Gunlugumuze hos geldiniz

Bu günlük, çevre sorunları ağırlıklı olarak düzenlenmiştir.

Konu ilginizi çekiyorsa yazar olarak da katkıda bulunabilirsiniz. Yazarların, yazı içeriklerinin orijinal (kendi gözlemlerine dayanan) fikirlerden oluşmasını bekleriz. Kes -yapıştır veya link vererek gönderilen yazıların yayınlanma şansı çok azdır.

Özlük haklarını zedeleme potansiyeli olan, din, politika gibi subjektif ve yoruma açık konularda yazmak isterseniz, burası sizin icin uygun yer DEĞİLDİR.

Her durumda, yazarın fikirleri bizim icin bağlayıcı olmayıp, sonuçları tamamen kendi sorumluluğundadır.

V. Onur















Cumartesi, Kasım 20, 2010

bizim gözümüzle izmir, bilge-volkan 2006-2010

merhaba,

İzmir'de geçirdiğimiz 4 yıl boyunca doğal olarak yerel kültürü ve insanları yakından tanıma fırsatımız oldu. Antik medeniyetler, doğal güzellikler, rum mübadelesi ve günümüz bölge insanının kırsal kesim de dahil olmak üzere geçmişinden kopmadan (belki de oradan da beslenerek) çok modern oluşu her zaman gözümüze çarpan ve bizim de ilgilendiğimiz unsurlar oldu. Bu gözlemlerimizi kendi çektiğimiz fotoğraflarla bir video yaparak paylaşmak istedik.

Selamlar

Perşembe, Kasım 18, 2010

bilge ile ispanya seyahati


Merhabalar,
Ekim ayında İspanya'ya yaptığımız seyahatte Madrid ve özellikle Toledo'da çektiğimiz fotoğrafları sizlerle paylaşmak istedik.İzlenmesi kolay ve daha eğlenceli olsun diye fotoğrafları video formatına getirip bir de müzikle destekledik.
İyi seyirler...
Bilge- Volkan

Çarşamba, Kasım 17, 2010

Eski Kitaplarınızı/ Ansiklopedilerinizi Atmayın

Dünya nereye gidiyor diye kendinize sık sık soruyor musunuz? Ben soruyorum şahsen, hem de yaşadığım her saniye...Bu soruyu durmadan kendime sormam için ortada pek çok sebep var, ama özellikle anne olduktan sonra gelecekle ilgili konular kafamı biraz daha kurcalamaya başladı. Benim çocuğum benim yaşıma geldiğinde beni ne kadar anlayacak, peki ben onu ne kadar anlayabileceğim? Dünyayı algılama tarzımız paralel olabilecek mi?
İnternet hayatımıza girdiğinden beri hem iş yaşamı hem de günlük yaşamlarımız ne kadar değişti hiç düşündünüz mü? Şahsen iş hayatına başladığımda internet çoktan iş yapış şekillerimize entegre olmuştu, dolayısı ile profesyonel hayatta internetin vardığını hiç bir zaman yadsımadım.
Ancak bugün bilgisayar ve internetin ev yaşamlarımızdaki ağırlığını gördükçe biraz yadırgamadan geçemiyorum.
Okula giden çocuklar artık defter kalemden çok klavye kullanıyorlar.Benim 2,5 yaşındaki kızım bile anne babasını bilgisayar başında görünce bilgisayardan Baby TV izlemek istediği için ' Bebitiiiii!!!' diye gelip ekranın karşısına oturuyor!
Halihazırda çalışmayan bir eski beyaz yakalı olarak evde interneti haber alma - verme ve bilgi kaynaklarına ulaşma amacıyla kullanıyorum.  Araştırdığım kategoriler eskiden kitaplardan edinilen bilgiler:
Sağlıkla ,yemek tarifleri, know how (bir işi nasıl yapmak gerektiğine dair bilgiler), çocuk bakımı vs...Bu yönden baktığınızda aslında artık kitaplara gerek kalmadığını ve internetin büyük bir bilgi hazinesi olduğunu düşünebilirsiniz... ama değil...
Bir kere kes yapıştır mantığı internette inanılmaz derecede yaygın...Site editörleri kendileri bir konuyu şahsen araştırıp yorumlamaktansa başka bir siteden hazır metinleri almayı tercih ediyorlar.Dolayısı ile belli bir konuda araştırma yaparken tıkladığınız sitelerin çoğu içerik olarak o konuda noktası virgülüne kadar aynı bilgileri size sunabiliyorlar.
Bunun dışında site editörleri,kitaplarda karşılaştığımız literer kurallara pek uymayarak yazdıkları metinlerde çokca anlam düşüklüğü,imla hatası ve eksik/yanlış bilgilendirme olmasına pek aldırmıyorlar.
Son olarak kitaplar halihazırda referans olarak verilebilmekte, ancak web siteleri resmi yazılarda referans olarak verilememekteler.
Dolayısı ile, evinizde fazlalık gibi görünen eski kitap ve ansiklopedileri gözden çıkarmayın. Ülkemizde artık bir kitap aşırı popüler değilse, yayınlandığı ilk sene baskısı bulunabiliyor, ancak ikinci seneden itibaren kitap piyasada yoka düşüyor.
Yani evinizdeki eski kitap ve ansiklopedileri bugün tekrar almak isteseniz alamayabilirsiniz. Yarın torunlarınız okulda ödev yaparken tüm arkadaşları internetteki kes kopyala metinlerle çalışırken, torununuz atmadığınız kitaplar sayesinde özgün bilgilere ulaşıp sizi minnetle anacaktır, emin olun...

Cuma, Kasım 12, 2010

Kurban Bayramı

Yine bir kurban bayramı geldi çattı…
Neden kurban kesilir,daha önce düşündünüz mü? Konu ile ilgili farklı inanışlar var, benim ilk etapta çevreden duyduğum kadarı ile aklıma gelenler:
- Çünkü Kur’an-ı Kerim’de vacip kılınmıştır
- Kurban etinin dağıtılması ile yapılacak hayır işi
- Kötülüklerden korunmak için kan dökmek gerek ( adak geleneği ile paralel bir görüş)
- Geleneğin yaşatılması
- Sırat köprüsünden geçmek için…
- Kurban kesmeseydik erkek çocuklar kurban edilecekti ( Hz. İbrahim’den günümüze ulaşan inanış-bunu 80 li yıllarda çocuk olan herkes arkadaşlarından duymuştur herhalde..)
Özetle yukarıdaki görüşlerden biri ya da birkaçına inanmak bizleri her yıl kurban kesmeye itiyor…Peki ya kurban kesilmese de kurban bedeli kadar yardım ihtiyaç sahiplerine iletilse? Kurban eti verilecek olan fakir bir ailenin çocuklarına et yerine kışlık palto ve ayakkabı alınsa? Hangisi daha etkili olur, çocukların iki gün et yemesi mi yoksa yıllarca kullanacakları yeni paltolara mı kavuşmaları?
Şimdi bunu okuyan kurban yanlısı okur diyecek ki: Tabii hem kurban kesmeli, hem de palto almalı.. Peki sen hiç bayram dışında bir günde ortada bir şey yokken fakir bir aileyi kurban bedeli kadar sevindirdin mi sevgili okur?Kendimizi kandırmayalım, bayramlar bizim senede iki kez gerçekten hayır işi yapmamız gerektiği konusunda aklımızı başımıza getiren dönemlerdir ve bu dönemlerden çok iyi faydalanmalıyız. Kurbanı kestim etini dağıttım demekle işin bitmemesi gerekiyor.
Ve hatta bir adım ileri gidip artık bu kurban kesimi işine bir son vermemiz gerekiyor.
Gazetelerde Münevver cinayeti gibi bir çok hunharca işlenmiş cinayet her gün 3. sayfaları süslüyor. Bu haberleri dehşet içinde okuyoruz değil mi?. Peki sevgili okur, böyle kanlı cinayetler işlemeyi bu insanlar nasıl beceriyorlar hiç düşündün mü? :Şiddet, tanık olunduğu oranda insanlara yakın gelir. Eğer bir toplumda kurban bayramında kan ve katliam normal sayılır ve herkesin gözü önünde icra edilirse, bu sahnelere tanık olan çocuklar elbette ki şiddeti normal sayarlar ve böyle cinayetler işleyebilirler.
Her yıl kurban bayramında gazete okumam, TV seyretmem ben… Çünkü görmek istemeyeceğim çağdışı görüntüler yayınlanacaktır medyada…Ama bu ülkede bu görüntülerden kaçamazsınız ki… Kurban bayramında kurtulsanız bile, bu sefer başka bir gün bir açılış sırasında vinçle ayağından asılan bir dananın acılar içinde kafasının kesilmesine tanık olursunuz.
Sonuç olarak unutmayın ki hayır yapmanın çok daha medeni, etkili ve çağdaş yolları var.Kuran’ın insanlığa ulaştığı senelerde halk açlık çektiği için et armağan etmek gayet geçerli bir hayır işiydi. Ama bu yüzyıllar önceydi, modern fakirin ihtiyaçları değişti.
Bu arada kurban/adak kesimine sizi iten sebep kan dökme ihtiyacıysa kusura bakmayın, ama kanı akan masum bir hayvanın eziyeti ne sizi ne de ailenizi korur. Siz gelin kan dökme ihtiyacınızı uyandıran sebep ne ise onunla ilintili bir konuda bağış yapın. Mesela bir kaza atlattınız da kurtuldunuz diye kurban mı keseceksiniz? Kurban bedelini kadar parayı kaza mağdurlarına sahip çıkan bir kuruluşa bağışlayın. Hem siz rahatlayın, hem de bağışınız sizin kadar şanslı olamayan birisine umut olsun..
İyi bayramlar…

Perşembe, Temmuz 01, 2010

Camların geri dönüşümü (dizi yazı - 2)

Ülkemizde, zaman içinde camın geri dönüşümü konusunda aksi yönde iki değişim gözlemledim.

1. Kullanılmış cam toplama konteynerlerinin sayıları gittikçe azalmaktadır.

2. Dünya üzerindeki genel gidişin (yeşil hareketi ) etkisiyle ülkemizde de, çevre bilinci eskiye oranla gittikçe daha da yaygınlaşmaktadır.

Bu çelişkinin mutlaka giderilmesi gerekmektedir.

Diğer bir deyişle, çevre bilinci yaygınlaştıkça, buna yardımcı olacak araçların da yaygınlaştırılıp çoğaltılması gerekmektedir.

Cam sözkonusu olduğunda, Şişe Cam A.Ş nin yeni bir yeşil eylemi başlatması gerekir.

Nasıl Olacak ?.

Görüşüme göre bunun için ilk adım, geri dönüşüm ( Geniş anlamında çevre ) işlevi kuruluş içinde özel bir bölüm olarak yeniden organize olmalı.

Bu bölümün bir bakısta akla gelen öncelikli görevleri...

1. Yeni cam toplama konteynerleri yapılması;

2. Eskiyen konteynerlerin öncelikle yenileri ile değiştirilmesi;

3. Cam konteynerleri bulunmayan ve yeni oluşan bölgelere konteynerler konulması.

4. Vatandasların, telefonla, konteynerlerin durumu hakkında, Şişe cam' a bilgi verilebilmesi için Türk Telekomdan 800 lü hatlar alınması, ve bu telefon numarasının konteynerlerin üzerine görünür sekilde yazılması.

5. Her konteynere bir sıra numarası verilip üzerine görünür şekilde yazılması

6. Cam konteynerlerinin konulacağı yerler konusunda semt belediyeleri ile işbirliğinin protokollere bağlanması

7. Mahalle muhtarlarına, yakınlarına konulan konteynerler hakkında bilgi verilmesi

8. 800'lü başvuru numarasını ve yakında bulunan konteynerlerinin yerini bildiren, posterler hazırlanarak duvarlara asmak, belediyelere ve muhtarlara dağitmak

9. Medyada, çevre bilincinin gelişmesini teşvik eden eğitici reklamlar yayınlatmak

10. Uygun yerlere, ağaç dikme faliyetleri için, okullara, silahlı kuvvetlere ve benzeri organize kuruluşlara kaynak ve proje sağlamak

(devam edecek)

Pazar, Haziran 20, 2010

Camların Geri Dönüşümü ( dizi yazı-1)

Ülkemizde geri dönüşüm konusunun tarihi oldukça eskilere dayanır. Bu konuya daha sonra imkanımız olursa geri döneceğiz.

Bu bağlamda, Şişecam A.Ş. 60 lı yılların sonu , 70 li yılların başında büyük gelişme gösteren cam endüstrisi için bir yandan girdi kimyasalları imalatına dönük alt yapı tesislerine yatırım yaparken diğer tarafdan, kullanılmıs cam toplayarak geri dönüşüm konusunda büyük bir hamle başlattı.

Cam toplamak için kurulan sistem basit ve etkili idi.

Mümkün olan her semt ve mahalleleye CTP den ( cam takviyeli plastik) yapılmış cam toplama konteynerleri konuldu.

Kullanılmış cam malzeme ( ki çoğunlukla boş şişelerden oluşmakta idi ) çevre bilinci olan tüketiciler tarafından bu konteynerlere atılıyor ve dolan konteyneler, toplayıcı kamyonlara boşaltılıp, üretim tesislerine taşınıyor, işlenerek yeniden kullanıma giriyordu.

Kullanılmış cam toplama konteynerleri, giderek azalsa da, halen kullanılmaya devam edilmektedir. (devamı var...)

Cumartesi, Mayıs 15, 2010

Denize karisan petrolun neden oldugu cevre felaketi

Bu blogda uzun zamandir yazmadigimi hatirlatan bir izleyicim, sandigimin aksine, yazdiklarimi okuyanlarin da oldugu gercegiyle yuzlestirdi beni. Tabiiki cok sevindim. Yinede, temelsiz desteksiz yararsiz konulara hatta hurafelere bile yorum yazan yurdum insani, okusa da her halde 'cevre' konusu kendisine ters geldigi icin sadece okuyor (umarim).


Bu kez, cevre felaketinin ne oldugunu fotograflarla cok guzel bir sekilde gosteren, "Deepwater Horizon" petrol platformu kazasina iliskin, "Boston Globe" gazetesinin web sitesinden alinmis bir linki BLOG umuza koyuyorum.



http://www.boston.com/bigpicture/2010/05/disaster_unfolds_slowly_in_the.html



Ozet Bilgi:

"Deepwater Horizon", deniz dibinden petrol cikartmaya yarayan Meksika korfezinde bulunan. 4000 kadar petrol platformlarindan birisidir. Isletme sorumlulugu "British Petrol" firmasina aitdir. 20.Nisan.2010 tarihinde, platform once infilak etmis sonra da ters donup batmistir. Bu kazada, 11 kisi hayatini kaybetmis, yangin gunlerce devam etmis, deniz dibinde acilan petrol kuyusunda denize karisan ham petrol sizintisini durdurmak bu ana kadar mumkun olamamistir. Gunde 5000 varil kadar ham petrol denize karismaya devam etmektedir. Kaza sonucu meydana gelen maddi hasar ve bosa akmakta olan petrol bedeli tamamen haric tutulmak kaydiyla, cevreye verilen hasar ve zararin 100 (yuz) milyar ABD dolarini coktan astigi tahmin edilmektedir.

Salı, Ağustos 04, 2009

Yine Cinarlar


Degerli okuyucular (eger okuyan varsa)
Bu gun (04.Agustos.2009), aksam uzeri Kadikoydeki Besiktas vapur iskelesinden gecerken, coktandir kurumaya birakilmis 2 cinar agacinin, sonunda, tamamen kurumus olan dallarinin kesilerek adeta totem kazigi gibi bir duruma getirilmis oldugunu uzulerek gordum. Hemen etrafinda/ yakininda genc arkadaslar, ellerinde brosurlerle, cevreci 'Yesil baris' (onlar oyle soylemiyor tabii- kavrama onem ve hava az birazda gizem kattiklarini varsayarak - grin pis- demeyi yegliyorlar) orgutu hakkinda uye kaydetmeye ugrasiyorlar. Hemen yani baslarinda kurumus tahrip olmus agaclar onlari hic ilgilendirmiyor.

Kurumus ve dallari kesilmis (yakinda dibinden kesecekleri belli) cinarlardan birisinin fotografini sizlerle paylasmak istedim.

Korktugum sey, butun dunyanin, cevre bilinci yukselirken, ulkemizin insaninin gittikce artan bir sekilde cevreye karsi duyarsiz ve bilincsiz bir tavir takinmasi. Oyle olmasa, 30-40 yil once dikilmis olan golgesinde huzur buldugumuz o guzelim agaclarin yok olusuna duyarsiz kalmazlardi.

Gelecek yazimda, sehir icinde cok azi kalmis olan agaclarimizin gelecegi konusunda yazacagim.

V. Onur

Salı, Şubat 05, 2008

Kablosuz modemlerden yayinlanan radyo dalgalari sagliginiza zarar verebilirmi.

Is RF exposure from Wi-Fi routers hazardous to your health? by ZDNet's Rik Fairlie -- A few months ago, I offered to install a Wi-Fi router for a friend so she could use her laptop anywhere in her home. My friend is a self-employed writer, and a fidgety one at that, so I thought she’d snap up the offer immediately. Instead, she said all those radio waves terrified her; she [...]

Bal arilarini kurtarmak icin cep telefonunu feda edermisiniz

Would you give up wireless services to save the bees? How about to save money? by ZDNet's Mitch Ratcliffe -- Something strange is happening to honey bees. They seem to be getting lost while they are away from their hives, leaving queen bees and immature workers alone, without food, in a syndrome called "Colony Collapse Disorder." The thing is, these insects are the ultimate in social producers, pollinating plants and crops that account for up [...]

Cumartesi, Ocak 26, 2008

Atik pil konusunda ..(2)


Degerli okuyucularim,

Gecen yazimizda, atik pillerin cevreye verdigi zararin, toplumumuz bilincinde henuz kalici bir uyari niteligi tasimadigini belirtmistim. Bu, icinde bulundugumuz zaman kesitine ait olan bir durum tesbitidir. Gelecek gunlerde, toplum icinde bu cevre dusmanina karsi duyarlik derecemizin yukselecegine inaniyorum.

Icinde bulundugumuz oransal duyarsizligin nedeni, atik pil kavraminin, toplumsal yasamimiza oldukca gec girmesinden dogmaktadir.

Belli bir yasin uzerindeki okuyucularimiz, atik konusu olan pillerin bir kac on yil once, oldukca az kullanilan bir malzeme oldugunu animsayacaklardir. Bunun nedeninin, pillerin neredeyse tamaminin el fenerlerinde ve daha yakin zamanlarda cok azinin pilli transistorlu radyolarda kullanilmaya baslanmis olmasi, ve bu tip kullanimin cevre kirlilik rizikosu tasiyabilecek bir atik mikdari olusturmamasidir.

Gunumuzde ise, pil kullaniminin, cok degisik elektronik cihazlarda eskisiyle kiyaslanmiyacak kadar artmasi nedeniyle, atik pil konusu butun sonuclari ile beraber onemli bir cevre sorunu halini almistir.

Bu konuya tekrar donecegiz.

Gecen yazimizda belirtigimiz dilegimizi tekrarliyor ve, ATIK PILLERINIZI, sokaklara, agac diplerine cop tenekelerine atmayiniz; biriktirip, ATIK PIL TOPLAMA kutularina atmayi bir vatandaslik ve insanlik gorevi olarak uygulayiniz.

V. Onur

Çarşamba, Ocak 23, 2008

Atik pil konusuna gerekli ozeni gosteriyormuyuz (1)

Degerli okurlarim,

Bize belletilen dusunme yonteminden olsa gerek, yasamsal bir olgu, bir sure ama oldukca kisa bir sure bellegimizde yer tutuyor, ancak ne kadar yasamsal olursa olsun kisa vadede kisisel yararimizi olumsuz etkileme potansiyeli yok gibi gorunuyorsa, konu olguya karsi duyarsizlasiyoruz.

Tukenmis pillerin, yerlere atilmasinin dogaya verdigi zarar konusu da bu olgulardan sadece birisi.

Bir yerden, bir adet atik kalem pilin, 4 (dort) metrekup topragi zehirledigine iliskin bir sey duymustum. Bu rakam dogrumudur bilemem ama bir sey gercek, o da pilin uretiminde kullanilan maddelerin dogaya zarar verdigi.

O gunden beri ne zaman yerde bir atik pil gorsem, onu yerden alip ilk gordugum atik pil konteynerine atmaya calisirim.

Boylece dogayi koruma konusunda uzerime dusen kucuk ama sonucu buyuk bir gorevi yerine getirmis olduguma inanirim.

Bu konuya tekrar deginmek uzere simdilik hosca kalin derken, lutfen atik pillerinizi seyrekde olsa bulunabilen pil konteynerine atmaya ozen gostermenizi rica ederim.

Bu konudaki goruslerinizi bildirmeyi de ihmal etmeyiniz.

Pazar, Eylül 30, 2007

ATM atik fisleri cevreyi kirletiyor

Bilmem banka ATM lerinde islem yaptiktan sonra makinanin urettigi bilgi fislerini icine atabileceginiz bir kutu aradinizmi.

Eger Is bankasi, Ziraat bankasi, Finans bank ve bu kolayliga sahip ismini animsayamadigim diger bankalarin ATM cihazlarinda islem yapmis iseniz., ATM cihazina bagli yada yaninda, bir sekilde fisleri atabileceginiz bir kutu yada bolum bulundugunu gormus olmalisiniz. Ancak bu bolum yada kutular cogunlukla agzina kadar dolu oldugundan fisi bu kutu yada bolume atmaktan cok tikmaya calisirsiniz.

Ornegin, Kadikoydeki, Besiktas vapur iskelesinde bulunan Is bankasi ATM makinasinda, makinaya entegre edilmis kagit kutusu, icine tikilan maddeler nedeniyle, artik kullanilmaz hale gelmis. Haliyle, bilgi fisleri de yerlerde cop olarak ucusuyor.

Kutu icine sikismis olan atik fisleri, uclarindan tutup cekerek kagit atmak icin acilmis yarik seklideki agzindan kucuk bir caki ile cikartip, 5 metre ileride Vapur iskelesinin girisindeki cop kutusuna atma girisiminde bulundum. Once bir miktar atik fis arkasindan da akliniza gelebilecek her turlu kagit, plastik atiklar cikmaya basladi. Neler yoktu ki, sigara paketleri, ciklet kutulari, ilac kutulari ve de ilac
kaselerinin icine yerlestitirildigi plastik yuva seklindeki ambalajlar.

Bundan iki sonuc cikardim.

Birincisi; vatandas, bu kutulari bilerek yada bilgisizligi nedeniyle amaci disinda kullaniyor ;

Ikincisi ise; bu ATM makinalarina para koymak icin gelen banka gorevlileri, makinayi actiklarinda atik kagit bulumune ulastiklari halde (oyle oldugunu dusunuyorum), bu atik kagitlari her nedense bosaltmiyorlar.

Ulkemizde bir cok seyin amac disi kullanilmasi neredeyse hastalik duzeyinde. Bunu, bir pratik zeka gostergesi olarak sunan , yada algilayanlarimiz da az degil. Benim kisisel gorusum, bu olgunun, cok acik sekilde halkimizin cagdas uygarlik duzeyine
ulasma ihtimalinin olmamasi ile ilgili bir sey oldugu.

Banka ilgililerinin atik kutusunu bosaltmamasi ise, ancak kendilerinin bilebilecegi bir nedene dayanabilir. Ben sadece tahminde bulunabilirim ki, bu da iki olasiliga isaret ediyor.

Birincisi; para koymakla gorevli banka elemani, atik kutusunu bosaltmak isini "cop" toplamak gibi sufli bir is olarak algiladigindan bu isi yapmayi kendine yediremiyor. Cok buyuk ihtimalle de, bankanin insan kaynaklari is tarifinde bu konu pas
gecilmis olabilir.

Ikincisi; banka ilgilileri, yuce halkimizin atik kutusunu inatla amac disi kullanimi ile basa cikamayip artik isi oluruna birakmis olabilirler.

Ornegin Besiktasdaki Ziraat bankasinin girisinde bulunan ATM sinin atik fis kutusu ise hemen hemen daima dolu ve yerlerde de atilmis fisler bulunmakta idi. Atik kutusunun bankanin hemen cikisindaki ATM nin yaninda olmasi ve de benzer bir goruntu sergilemesi ise, bankanin bu kutuya gerekli, ilgiyi gostermedigi tahmininde bulunmamiza neden oluyor. Bir ara bu kutunun paslanmis durumdaki kapagi kanirtilmis ve icindeki atik fisler yerlere dokulmus vaziyette uzun sure oylece kaldiktan sonra yeni bir kutu konularak daha derli toplu bir hale getirildi.

Bankalarin, atik fislerle cevrenin kirletilmesine mani olmak amacindan yola cikarak tesis ettikleri fis atik kutularini, tam aksi sonuc doguracak sekilde kullanilmasina bir care bulabileceklerini umuyorum.

Pazar, Ağustos 19, 2007

Cinarlar - 3

Sizlere, Kadikoydeki Besiktas vapur iskelesi meydaninda bulunan ve uzerlerine tel zimba ile tutusturulan uyduruk ilanlar nedeniyle berelenen cinar agaclarinin durumundan daha onceki bloglarimda bahsetmistim.

O gunden beri Besiktasa gecmek icin vapur beklerken, cebimdeki anahtar veya kucuk cakiyi kullanarak, cinarlara saplanmis tel zimbalari azar azar yerinden soktum.

Gecen cuma, gorebildigim son bir kac tel zimba yi ve cikmasi zor gibi gorulen bir civiyi de cikardim. Civi ilk bakista kerpetensiz cikmayacak gibi duruyordu. Ancak cikacagini umit etmesemde parmaklarimla oynatinca, agacin kendini savunmak icin, civiyi altinda bir tumor benzeri cikinti olusturarak disari atmaya calistigini hayretle gordum. Tumor benzeri cikintinin altina cakiyi sokup yukari dogru kanirtinca civi yerinden cikti. Boylece, gorebildigim kadariyle agaclarin uzerindeki civi ve tel zimbalarin tamamini temizlemis oldum.

Ben bu isleri yaparken, ne yaptigimi merak eden herkesden sorulara muhatap oldum.

Gorunuste herkes agaca birseyler cakmanin yanlis oldugu fikrinde birlesiyor. Buna karsilik

> Hic kimse bana yardim etmeyi yada gorebildigim kadariyle cakili duran civi yada benzeri seyleri temizlemeye calismiyor.

> Mademki herkes agaca bu tip seylerin cakilmasinin zararli oldugunu kabul ediyor, o halde bu agaclara bu civileri kim cakiyor.

Bu biraz bana, secim oncesi milyonlarin miting meydanlarinda hukumeti candan elestirir gorunup, secimlerde, ayni hukumete % 47 oyla iktidari teslim etmesine benziyormus gibi geldi.

Ne dersiniz Ulus olarak buyuk bir takiyyenin gizli ortaklarimiyiz ne ?..

Cumartesi, Ağustos 18, 2007

Iklimler degisiyor

Bu yil, 2007 yazi butun dunya icin dogal felaketlerle dolu olarak geciyor.

Turkiye de bu, asiri sicaklar olarak gozlendi. Istanbul' un benim hatirladigim kadariyla hic gormedigi golgede 40 derece C sicakliklar, arada bir gorulmek degil, sik sik gundeme geldi. Bunun dogal sonucu olarak, kuraklik ve arkasindan, susuzluk geldi. Tarim urunleri baglarda bahcelerde sicaktan yandi. Fiyatlari anormal derecede yukseldi. Bu arada hukumet enflasyonun Temmuz ayinda negatif ("0" in altinda yuzde iki) oldugunu aciklayarak hepimizle alay etmege devam etti.

Bu gun Agustos ayinin 18 i ve halen 32 derece C sicaklikta her tarafimizdan ter fiskiriyor.

Istanbul' a su saglayan barajlarin kimisi tamamen kurudu, kimisi ise dibine gelmek uzere. Belediye baskani bir Melen cayi masali anlatarak milleti kandiriyor. Basin ve televizyonlar Melen cayinin asiri kirlenme ve suyunun yetersizligi nedeniyle, kendi cevresine bile su veremedigini yazdi. Aniden bu konu da gundemden dustu. Bu cesit sansurlerle halkin gercegi gormesi engelleniyor. Zman zaman degisik semtlerde temizlik yada tamir bahaneleri ile su kesintisi uygulaniyor. Basin ve televizyonlar suskun.

Ulke genelinde, hidro elektrik santrallara su saglayan barajlarin asiri seviye kaybi nedeniyle devreye sokulan dogal gaz mobil santrallari ise yetersiz. Elektrik kesintleri Ankarada semt semt gezdirilerek uygulanirken, Istanbulda tamir bahanesiyle
duzensiz olarak degisik semtlerde kesinti uygulaniyor.

Kayitlar icin soyluyorum, 5-10 gun once, Turkiyenin tukenmez kaliteli su kaynagi olarak ovundugu Manavgat selalesi kurudu. Televizyonlarda milyonlarca insan bu inanilmaz goruntuleri dehset icinde seyretti. Daha sonra olayin nedeninin bu sudan beslenen Taspinar barajinda su seviyesinin kuraklik nedeniyle asiri dusmesi ve Manavgat cayinin suyunun tamaminin bu baraja yonlendirilmek zorunda kalinmasi nedeniyle meydana geldigi anlasildi. Ancak, bu aciklama durumun vehametini hafifletmiyor. O Manavgat selalesi ki, bir sene oncesine kadar, suyunu Israile satarak artanini da Kibris a baglayarak gelir ve stratejik ustunluk elde etme hayalleri kuruyorduk .

Yine kayitlar icin soyluyorum, o siralarda es zamanli olarak Ankarada barajlarda su kalmadigi icin, sular kesilmisti. Onceleri iki gun su verilip iki gun su verilmemesi esasina dayanan bir duzenleme dusunuldu isede, ilk kesintinin arkasindan verilen suyun su borularini patlatmasi nedeniyle, butun sular sokaklarda akarak heba oldu. Sonunda Mamak ve cevresinde 10-12 gun sure ile hic su alamadi. Diger semtler de en iyi durumda on gunden az olmayan bir sure ile susuz kaldilar. Belediye baskani I. Melih Gokcek' in sacmalamalarini hem basindan hem televizyonlardan dehsetle izledik. En az bir hafta sure ile bu zata en agir sekilde yuklenen basin, henuz sorun devam ederken agiz birligi etmiscesine konuyu gundemden bir anda dusurdu.

Olan biten butun rezalete karsin, bu zatin istifa kelimesini bile telaffuz etmemesi hayret verici bir olgu idi. Bu sirada, Hurriyet gazetesinden kose yazari Emin Colasan in isine son verilmesi bu zati son derece buyuk sevinclere gark etmis olmaliki, hemen gazete ve televizyonlarda boy gosterip, Emin Colasanin isine son verilmesi nedeniyle ne kadar memnun oldugunu kendince esprili bir dille ve siritarak ifade etti. Suregiden su rezaletine ise deginmedi bile. O Emin Colasan ki, Ankara belediyesinde bu zatin yaptigi yolsuzluklari ve yonetim hatalarini belgeleriyle yillarca ispat ededurmustu.

Cok seyler oldu bu siralarda,

Resmi kayitlara gore 17000 kisi kaybettigimiz 17 Agustos 1999 depreminin yil donumunde Peru da 7.9 siddetinde bir deprem oldu. Su siralarda hasar ve can kaybi tesbitleri halen devam ediyor. 600 kadar olu oldugu soyleniyor. Yogun yerlesim bolgesinin cok fazla olmadigi Peru da bu bile yeteri kadar yuksek bir can kaybi. Bu gun ise, Sili, Endonezya ve Japonyada depremler olmus. Agustos ayinda Pakistanda sel felaketi oldu. Akillara durgunluk verecek sayida insan evsiz barksiz ve yardima muhtac durumda. Can kaybi yuzler civari.

Irak'i sorarsaniz hic sormayin, yerel can kayiplari bir milyona dogru hizla yukseliyor... derken.

Bu sabah erken saatlerde Lefkosa dan kalkan Atlas jet' e ait bir ucak iki hava korsani tarafindan Iran yada Suriyeye kacirilmak istendi, Pilot ucagi Antalya hava alanina indirdi. Olay saat 13?00 civarinda hava korsanlarinin teslim olmasi ile kan dokulmeden sona erdi.

Hayirlisi..

V. Onur

Pazar, Şubat 18, 2007

Cinarlar - 2

Ertesi gun

Kadikoydeki Besiktas vapur iskelesi onundeki kucuk alanda bulunan bir cinar agacinin basina gelenleri daha once sizinle paylasmistim.

Ertesi gunlerde meydanin kenarinda ayakta kalmis cinar agaclarinin durumunu da gormek istedim... ve uzulerek soylemeliyim, agaclarin hemen hepsinin ilgisizlik kelimesinin anlatamiyacagi kadar buyuk bir ihmalin kurbani olduklarini uzulerek gordum.

Alanin guney kenarinda iskele binasina yakin olan ilk agac, elektrik tellerinin baglanmasi icin matkaplarla delinmis ve icinden gecen kablolarin olusturdugu tahribat nedeniyle kurumus durumda. Bu konuda soylenecek o kadar cok sey var ki. onun yerine bu kurutulmus cinari da kendi kendine devrilmeden kendi gozunuzla gormenizi oneririm. Yaziyla tarif edilemiyecek kadar kotu bir durumda.

Hemen yanindaki cinar agaci ise daha baska bir sekilde tahrip edilmis. Sanirim kagit el ilanlari yada ufak boyutta bez ilanlari tutturmak icin, agacin govdesine yuzlerce tel zimba cakilmis. Aklimdan bir pens ile gelip bu zimbalari sokmek geldi ise de, bilincsizlerin suregiden vandalliklarina karsi ancak romantik bir tedbir olacagini dusundum. Diger taraftan. bu eyleme sahit olanlar tarafindan en hafif degimiyle usutuk olarak damgalanacagim da emindim. Bu nedenlerle dusundugum seyi uygulamakdan uzulerek vazgectim.

Bu tahribatin nasil onlenecegini ise bir bilen varsa soylesin.

Daha sonra meydandaki diger cinarlarin durumlari hakkinda tekrar yazmak umidiyle...hoscakalin.

V. Onur

Cumartesi, Şubat 17, 2007

Iskele meydanindaki cinarlar

17/2/2007

Bu 2007 yili kisi cok sicak geciyor biliyorsunuz. Istanbulda adeta col havasi yasaniyor. Havalar gunduzleri cok sicak, geceleri ise oldukca soguk, aynen sahra colunde oldugu gibi. Gunduz ile gece arasindaki isi farki cok buyuk, yagis yok hava cok kurak.

Gecenlerde boyle bir gunde, Besiktas' a gecmek uzere Kadikoydeki vapur iskelesine vardigimda vapur yeni kalkmis ve bir sonraki vapura yarim saat kadar vakit vardi. Iskelenin onundeki alanin kuzey kenarina dizilmis oturma banklarinin yola dogru olanlarindan birisine oturup vapur gelinceye kadar vakit gecirmek istedim.

Gokyuzu masmavi, hava soguk ve ruzgarli. Kis mevsimini cagristiran bulutlar, yagmur veya cisentiden eser yok.

Gozum tam onumdeki cinar agacina takildi, zira agacin govdesinin dallarina yakin kisminda sallanan camasir ipine benzeyen mavi bir ip parcasi, esen ruzgara karsin agactan dusmuyordu. Yaklasip yakindan baktigimda, ipin agac govdesine cakilmis bir civiye bagli oldugunu gordum. Civi de ipi sikistiracak sekilde egildigi icin, elimle ipi cikartamadigim gibi oldukca iri olan civiyi de yerinden oynatmam mumkun olmadi. Bu arada dikkatle bakinca, agacin uzerine cakilmis benzeri en az yuz civi gordum. Yani agac Japon Yakuza cetelerinin oldurme sistemine benzer bir sekilde oldurulmeye calisiliyordu.

Bildiginiz gibi bu civiler (ben o zamana kadar dallara ip sarilarak yapiliyor saniyordum) abuk subuk reklam afislerinin iplerini baglanmak amaciyla cakiliyor. O bez parcalari toplanirken civiler oldugu yerde kaliyor yeni afisler icin yeni civiler cakiliyor. sonucda benim gordugum manzara olusuyor.

O anda aklimdan iki sey gecti. Ilki Kadikoy belediyesinin en azindan cagdas gorusu temsil eden bir parti tarafindan yonetiliyor olmasi ve buna ragmen cevre bilincinden yoksunlukta digerlerini aratmadigi idi. Ikinci konu ise, evden derhal bir kerpeten alip yarindan tezi yok bu civileri agactan cikartmakla ise baslamakti.

Ertesi gun kerpeteni bulamadigim icin civileri cikartamadim. Daha sonraki gun vapura yetismek acelesi ile kerpeten yanimda oldugu halde civileri cikartmaya vakit bulamadim. Daha sonraki gun geldigimde ise agacimizin belediye iscileri tarafindan kokunden kesilmis oldugunu uzulerek gordum. En az 40 yillik bir cinar agacini bilincsizce katletmislerdi.

Lafa gelince, cevreyi kirletenlere ates puskuren ve astronomik para cezalari kesen resmi makamlarin, gercekte cevre bilincine ve bu konuda ictenlige sahip olup olmadigini bu yaziyi tesadufen okuyanlarin takdirine birakiyorum.

Konu ile ilgili yazilarima gercek olgulara gondermelerde bulunarak devam etmek istiyorum.

V. Onur